Boğaz çakrası, vücudumuzdaki enerji merkezlerinden beşincisi ve ifade edici olanıdır. Sanskritçe “Vishuddha” olarak adlandırılan bu çakra iletişim, kendini ifade etme, doğruluk ve yaratıcılık ile ilgilidir. Boğaz çakrası boğazın yakınında, boyun ve gırtlak bölgesinin hemen üstünde bulunur ve rengi mavidir. Boğaz çakrası, kişinin kendi sesini bulmasına, düşüncelerini ve duygularını açıkça iletebilmesine ve yaratıcı potansiyelini ortaya çıkarmasına yardımcı olur.
Kalp çakrası, vücudumuzdaki enerji merkezlerinden dördüncüsü ve sevgili olanıdır. Sanskritçe “Anahata” olarak adlandırılan bu çakra sevgi, şefkat, bağışlama ve bağlantı ile ilgilidir. Kalp çakrası göğüs ortasında, kalbin hemen üstünde yer alır ve rengi yeşildir. Kalp çakrası, alt ve üst çakralar arasında bir köprü görevi görür ve fiziksel ve duygusal dünyalar arasındaki dengeyi sağlar. Bu çakra, kendimizle, başkalarıyla ve evrenle bağlantı kurmamızı ve sevgi dolu bir yaşam sürmemizi destekler.
Solar pleksus çakra, vücudumuzdaki enerji merkezlerinden üçüncüsüdür. Sanskritçe “Manipura” olarak adlandırılan bu çakra kişisel güç, irade, öz saygı ve özgüven ile ilgilidir. Solar pleksus çakra göbek değiliğin 2 parmak yukarısında, mide bölgesinin altında yer alır ve rengi sarıdır ve altın parlar. Solar pleksus çakra kişinin kendine güvenini, kararlılığını ve liderlik özelliklerini geliştirmesine yardımcı olur.
Sakral çakra, vücudumuzdaki enerji merkezlerinden ikincisi ve duygusal olanıdır. Sanskritçe “Swadhisthana” olarak adlandırılan bu çakra duygusal denge, yaratıcılık, ilişkiler ve cinsel enerji ile bağlantılıdır.
Kök çakra, vücudumuzdaki enerji merkezlerinden ilki ve en temel olanıdır. Sanskritçe “Muladhara” olarak adlandırılan bu çakra fiziksel dünya ile bağlantımızı ve temel ihtiyaçlarımızı temsil eder.
Spiritüel bakış açısı ile neden hastalanırız için bir blog yazısı yazmaya çalışacağım. Spiritüel bakış açısına göre, hastalıkların fiziksel, zihinsel ve ruhsal sebepleri vardır. Fiziksel sebepler, vücudumuzun dengesini bozan mikroplar, virüsler, toksinler, alerjenler, yaralanmalar, genetik faktörler gibi etkenlerdir. Zihinsel sebepler, stres, kaygı, korku, öfke, suçluluk, pişmanlık gibi olumsuz duygu ve düşüncelerdir. Ruhsal sebepler ise, ruhumuzun amacı ve özü ile uyumlu olmayan yaşam tarzı, inançlar, davranışlar ve ilişkilerdir.